Ege'den Sağlık Programı 71.Bölüm (Ege Üniversitesi TV)

Duygu Gümürdü Şençamlar: Günaydın sevgili Ege Üniversitesi televizyonu izleyenleri ve Radyo Ege Kampüs dinleyenleri, her sabah olduğu gibi Ege'den Sağlık programıyla yine bu sabah da sizlerle birlikteyiz. Saatlerimiz 10.30'u gösteriyor ve yaklaşık yarım saat boyunca yine sağlığınızla ilgili güncel konulara ışık tutmaya devam edeceğiz. Bugünkü konumuz yine hepimizi yakından ilgilendiren, doğru bildiğimiz birçok yanlışın olduğunu düşündüğümüz bir konu: Obezite cerrahisi.

Fazla vakit kaybetmeden hemen sizlere obezite cerrahisi ile ilgili bakalım hocamızın neler anlatacağını sizlere aktarmak istiyoruz ve hocamızı sizlere tanıtmak istiyorum. Bugün Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doçent Doktor Sayın Özgür Fırat bizlerle birlikte. Hoş geldiniz hocam programımıza.

Özgür Fırat: Hoş bulduk, teşekkürler.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Evet, obezite cerrahisini konuşacağız bugün sizinle birlikte. Bence izleyenlerimiz ve dinleyenlerimiz bu konuyla ilgili çok şey merak ediyor. Bizim de çok merak ettiğimiz sorular var. Öncelikli olarak sanıyorum cerrahiye geçmeden önce, çağımızın hastalığı olarak nitelendirebileceğimiz obezitenin tanımını almak istiyoruz sizden. Nedir obezite ve tanımı nedir?

Özgür Fırat: Tabii, memnuniyetle. Öncelikle teşekkür ederim nazik davetiniz için. Obezite, son yüzyılın belki de önemli salgın hastalıklarından bir tanesi diyebiliriz. Salgın dememizin sebebi, giderek bütün toplumlarda, bütün ülkelerde sayısının patlar şekilde artması. Bugün dünya genelinde, Dünya Sağlık Örgütü'nün verdiği rakamlar yüzde 30 civarında. Aramızdaki üç kişiden bir tanesi neredeyse bu sorunla mücadele ediyor. Türkiye rakamları da dünyadan farklı değil. Yine en son ülkemiz genelinde yapılan bir çalışma da obezitenin yüzde 32 olarak hastalık boyutuna ulaştığını gösteriyor.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Paralel gidiyoruz yani.

Özgür Fırat: Evet hastalık boyutuna gelmiş obezite yüzde 32 olarak bildirildi.Fazla kiloları da işin içine kattığımız zaman neredeyse üçte iki sorunu yaşayan.Tanım olarak tabi bir standartizasyon da yapmak lazım obezite diyoruz amavücutta biriken aşırı yağ dokularının ve buna bağlı kilo artışının kişinin genel sağlık durumunu tehdit etmesi,olası yaşam süresini bununla bağlı olarak tehdit etmesi diyebiliriz.

Bugün artık biz hastalık olarak bütün dünyada kabul edilmiş durumda.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Evet ve tabi ki nedenlerini de aslında çok merak ediyoruz.Çünkü bir zamanlama verecek olursak ne zaman bu kadar önemli bir problem haline gelmeye başladı sanıyorum 15-20 yıl önce belki de bu kadar tehlike teşkil etmiyordu.Dolayısıyla bu 15-20 yıl öncesinden bu zamana kadar neler değişti de hocam obezite gerçekten bu kadar tehlikeli hale geldi.Yani yol açan etkenler nelerdir, neden olan etkenler nelerdir biraz bahsedebilir miyiz?

Özgür Fırat: Evet tabi en önemlisi konuda farkındalığın artması.İnsanlar artık daha bilinçli, tıp dünyası daha bilinçli.Obezite ben cerrah olduğum için cerrahi tedavisine baktığımda geçmişi 50 seneden fazla ama son 30 yılda belki daha popüler oldu.Özellikle son 15 yılda daha da sayısı arttı.Tabii yapan kişi sayısının artması, ameliyatları yapan kişi sayısının artması, yayınların çoğalması, bilimsel kanatların artması itibariyle.Ama en önemlisi tabi belki de medya bu konuda çok önemli.Hastalar artık sosyal medyayı çok etkili kullanıyorlar.Obez hastalarda bu konuda ayrı bir parantez açmak lazım.Onlar daha da iyi kullanıyorlar çünkü.Farkındalığın artmasıyla obezite de artık ciddi bir şekilde konuşulur oldu.Biz de görüyoruz televizyonlarda eskiden olmayan sağlık bakanlığı, kamu spotları var.Herkesde, her toplumda bir seferberlik var bu konuda.Obezite'ye sebep olan faktörler birden fazla, tek bir faktör yok.Genetik olan var, çevresel faktörler var.Çevresel faktörler arasında hem yaşam tarzı ile ilgili bazı yanlışlarımız var.Onun dışında yeme alışkanlıklarıyla ilgili bazı problemler var.Bir de toplumdaki endüstrileşme de bunu çok etkiliyor.Yani genetik tarafına bakacağımız zaman anne de baba da varsa ya da ikisinde birden varsa%50 ikisinden birinde varsa, ikisinde de varsa %80 oranında kişide obezite tehlikesi ihtimali var.Ama genetik olarak olmasa bile işte bugün her elimiz attığımız üründe neredeyse karşımıza çıkangülikot sürükleri, rafine şekerleri vesaire bunlar çok tabi olumsuz etkiliyor.Akdeniz tipi diyetten uzaklaşmak çok kötü.Fast food kültürü bu işi olumsuz etkiliyor.Giderek daha fazla her şey bizim konforumuza sunuluyor.Merdiven çıkma ihtiyacımız hiçbir yerde yok neredeyse.Asansörler, yürüyen merdivenler.Araba ile gidiyoruz her yere.Bunlar hepsi bir ara gelince çok olumsuz etkiliyor tabi bizim bünyemizi.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Ve özellikle artık televizyon ve bilgisayar başından gerçekten biz de dahil olmak üzere işimiz gereği kalkmıyoruz.Öyle bir hale geldik ki sanıyorum alışverişimizi bile, mutfak alışverişimizi olsun, normal sosyal hayattaki alışverişlerimiz olsun hepsini artık internetten yapmaya başladık maalesef ki.Dolayısıyla bu da yaktığımızdan çok daha fazla enerji almamıza sebep oluyor sanıyorum.

Özgür Fırat: Tabi sonuçta bir denge bozukluğu söz konusu. Vücudumuz normal aktiviteli sürdürmek için bir enerji almak zorunda.Mutlaka bir şey vücuda girmeli yakıt anlamında.Ama giren ve orantılı olarak yakmamız da lazım bu enerji.Burada bir dengesizlik olduğu zaman sürekli artıda kalınıyor.Bu da yağ deposu olarak vücutta birikiyor.Dediğiniz gibi alışverişlerimizi daha çok artan bunlar hep okuyoruz.Gazetelerde Türkiye'deki satış oranları internetin yerini giderek arttığını görüyoruz.Biz banka alışverişleri, banka işlerimizi bile artık cep telefonundan yapıyoruz.Artık bilgisayara bile gitmiyoruz.Şubeye gitme hattasında çok rahatlıkla oturduğumuz yerden yapabiliyoruz her şeyi.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Bu da hepsi zaten hareketsizlikten kaynaklanan problemler.Aslında o bezetenin sanıyorum temeline inecek olursak.Şimdi programımızın başında toplumsal bir sorun olduğundan bahsettik.Ülkemizdeki durumdan bahsettik ama galiba Amerika Birleşik Devletleri mi daha çok tehlike altında?Bunun sebebi ne olabilir?Acaba orada fast food kültürünün artık iyice yerleşmiş olması bunun nedenlerinden biri olarak sayılabilir mi hocam?Gerçi bizim ülkemizde de artık yavaş yavaş, hatta yerleşti diyebiliriz.

Özgür Fırat: Amerika Birleşik Devletleri bu sorunla uzun zamandır mücadele eden bir ülke.Belki de bu sürenin daha uzun olması, geçmiş daha uzun olması farkındalığın daha önce gelişmesinden kaynaklanıyor.Ama artık bütün dünyada aynı şekilde net olarak biliniyor.Temel olarak sorun endüstrileşmiş ülkelerde ama bu ülkelerdeki düşük gelirliği ya da sosyokültürel olarak biraz daha alt düzeldeki kişilerde daha yoğun görülüyor şeklinde.Yani günceliği, gündemeyi takip eden, sorunla mücadele eden kişiler biraz daha kendisini kurtarmaya eğilimli.Özellikle farkındalık diyorum hep, kişilerin bunu bir sorun olarak algılaması çok önemli.Bu nereden başlıyor dersek, öncelikle biz şu anda obesite dediğimiz zaman bilimsel anlamda bir standarttan yani bütün dünyanın aynı dili konuşması için bazı kavramlar gerekiyor.Bunlardan bir tanesi vücut kitle indeksi.Bu kilogram cinsinden kişinin ağırlığını metre cinsinden boyunun karesine bölerek elde ediliyor.Kilogram bölü, metre kare formülü ile.Buna göre vücut kitle indeksi 18-25 arası normal kilo kabul ediliyor.25-30 arası fazla kilo.30'dan sonra artık obesite başlıyor.35'ten sonra da hastalık olarak obesiteden bahsedebiliriz, çünkü cerahi tedavinin önerildiği bir grup artık başlıyor.Kişilerin öncelikle kendisinde bir sorun var mı yok mu diye kendi vücut kitle indeksini bilmesi çok önemli.Daha sonra birinci derece yakınların annesi, babası, varsa çocukları onları hesaplayıp ona göre mücadele yöntemlerini en basit önlemlerden itibaren almaya çalışmak çok kıymetli tabii.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Evet. Tabii ki şimdi obesite başlı başına bir sorun ve neden olduğu birçok da hastalık oluyor sanıyorum.Çünkü size gelen hastalardan yola çıkacak olursak obezitenin yol açtığı birçok hastalık da zaten sizin karşınıza çıkıyordur.Nelerdir bu hastalıklar hocam biraz bahsedebilir miyiz?

Özgür Fırat: Tabii ki. Bu hastalıkların başında kalp ve damar sistemindeki bazı sorunlar geliyor.Yani kalp krizleri, inme gibi damar sorunları, kalp yetmezliği sorunlar.Yine bunlardan çoğu zaman ayrı düşünemeyeceğimiz şeker hastalığı, tip iki şeker hastalığı, diyabet hastalığı.Bir takım uyku apnesi gibi solunumsal, akciğer üzerindeki olumsuz etkiler.Yine çağımızın konuşulması sevilen hastalıklarından reflü, midedeki yanma ekşime tarzında hastaların hissettiği reflü sorunları.Bunların hepsi aslında obesite ile ilişkili hastalıklar çoğu yerde.Bir de daha belki karamsar bir tablo çizen bazı kanserlerin de yine obesite ile ilişki gösterdiğini söyleyebiliriz.Bunlar özellikle yüksek östrojen düzeyleri ki yağ dokusu arttıkça östrojen düzeyi de artacaktır.İşte rahim kanseri gibi bazı kanserler bu maalesef bu soruna ilişki göstermekte.Burada en önemlisi, kanserden önce saydığım hastalıkların bazıları aynı zamanda önlenebilir ölüm sebepler arasında da üst sıralarda yer alıyor.Yani sigaradan sonra önlenebilir ölümlerin ikinci önemli sebebi diyebiliriz obesite için.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Yani gerçekten ümitsizliğe kapılmamak gerekebiliyor.Tamamen insanın kendisinin elinde olan bir durum.

Özgür Fırat: Tabii tabii basit yaşam tarzı değişikleri, basit önlemlerle aslında önüne geçilebilecek sorunlar.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Yani bu hani tıpta değiştirilebilir ve değiştirilemez faktörler diye iki kavram var.Burada da değiştirilebilir faktörler olarak çok rahat söyleyebiliriz.

Özgür Fırat: Çok küçük basit önlemlerle değiştirilebilir.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Evet. Tabii ki şimdi nasıl önlenebilir de aslında merak ediyoruz.Yani hem izleyenlerimizin hem dinleyenlerimizin sizin aracılığınızla obesiteyi nasıl önleyebileceklerini söylemek istersek ne tür mesajlar verebiliriz buradan izleyenlerimize ve dinleyenlerimize?Gerçi zaten sebep olan etkenleri sayarken işte asansörü kullanmak, arabamızı evimizin yakanına park etmek yani otoparka yürümek bile artık insanlar için bir üşengeçlik söz konusu.Yani önlenebilir faktörlerden bahsedecek olursak neler yapmalıyız obesiteyi önlemek için?

Özgür Fırat: Evet aslında bu konuda gerçekten iyi hizmet verebilecek donanımlı isimler de var.Bizim şimdi obesite hastalarını değerlendirdiğimiz bir grubumuz var Ege Üniversitesinde.Ben de çeşitli disiplinerle bir araya gelince farklı şeyler öğreniyorum kendime katabiliyorum.Bu hani az önce saydığımız yaşam tarzındaki değişiklikleri çok rahatlıkla düzeltebilen.Günde bir yarım saat kendimizi ayırarak biraz hafif tempolu bir yürüyüş yaparak ya da evimize aldığımız gıdalarda içeriğine bakarak çok yanlış beslenmeden de uzak durabiliriz.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Basit önlemler aslında.

Özgür Fırat: Benim yine yakın zamanda öğrendiğim işte yemek yerken bir nefes almak, bir çatalı bir elden bırakmak bunlar gerçekten çok küçük gibi gözüküyor ama hızlı yemek yemek de çok kötü bir alışkanlık.Gördüğünüz gibi çok rahat yapılabilecek önlemlerimde daha da saymak mümkün tabii ki.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Evet şimdi yavaş yavaş tedaviye geçmek istiyoruz.Tabii ki siz bir cerrah olarak biz cerrahî tedavinin üzerinde daha fazla duracağız.Cerrahî tedavi kimlere ve neden öneriliyor?Tabii ki her obez teşhisi konmuş kişiye sanıyorum bu cerrahî tedavi yapılmıyor.Neler söylemek istersiniz tedaviyle ilgili?

Özgür Fırat: Evet şimdi obez teşhisi yani benim kilo problemim var diye düşünen herkes ameliyat olamaz.Olması da doğru değil.Bunun çok detaylı bir incelemeye tabi tutulması lazım.Bir takım ön koşulları da var bunun.Öncelikle az önce bahsettiğim vücut kitle endeksinin 40 olması gerekiyor.40'ın üzerinde olması gerekiyor.Ya da 35 ile 40 arasında ise obeziteden kaynaklanabilecek bir hastalığı işte az önce bahsettiğimiz kalp hastalıkları, şeker hastalığı, uyku apnesi vesaire.Bu tür sorunları varsa 35-40 arasında cerrahî tedaviye aday olabiliyor.Bunlar 1991'den beri bütün dünyada kabul edilen kriterler.Ama bu iki ana kriterin yanı sıra bu kişinin öncelikle cerrahî dışı yöntemleri bir denemiş olması,bunlarda başarıya ulaşamamış olması yine beklenen bir faktör.Bir de kişinin mental durumu yani psikiyatrik değerlendirme sonrasındaobeziteye ulaşabilecek bir psikiyatrik sorun, bir yeme bozukluğunun altında yatan bir problemin olmadığı konusunda da emin olmamız şart.Bunlar ana kriterler.Bunların dışında tabi bu ameliyat neden yapıyoruz?İnsanlar daha fazla yaşayabilsin diye yapıyoruz.Kişinin bu bahsettiğimiz yandaş sorunları eğer kabul edilebilir bir cerrahî riskin dışında ise,o zaman ameliyat önerirken ön ameliyat önermekten kaçırmaya çalışıyoruz tabii ki.Çünkü çok büyük riskte bir hastayı ameliyat almak da doğru değil.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Sonuçta her ameliyatın riski de ufak çapta da olsa var.

Özgür Fırat: Bunlar çok ciddi ameliyatlar.Yani çok fazla yapılıyor günümüzde ama hastaların dikkatli seçilmesi gerekir.İnceleyip sık dokunması gerekir.Yapılan merkezin bunu uygulaması çok önemli.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Tabii ki hastanemiz olarak da zaten aslında ameliyatın çok rahat bir şekilde burada gerçekleştiğini söyleyebiliriz.Ama tabii ki hasta potansiyelini seçerken her zaman dikkatli olmak gerekir.

Özgür Fırat: Tabii yani biz üniversitede bu doğanıma sahip olduğumuz için şanslı bir hekim grubuyuz.Ama aynı şansı hastalarımız da hissedebilir tabii ki.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Şimdi hocam obezite cerrahisi için hem hastaların ameliyattan beklentilerinehem de tedavinin kriterlerini yani hasta potansiyelindeki kriterlere devam ediyoruz.

Evet hocam, Obes hastalarının ameliyattan beklentilerini sormak istiyoruz.Çünkü gerçekten bu işin psikolojik boyutu da var.Hastalarınız size nasıl bir psikolojiyle geliyor ve gerçekten yüksek bir beklenti oluyor sanıyorum ameliyattan.Neler söylemek istersiniz?

Özgür Fırat: Tabii ameliyattan beklenti çok yüksek.Hastaların çünkü büyük çoğunluğu uzun yıllardır bu mücadelenin içerisinde olanlar.Arada çok daha az sayıda diyebilirim, hani bu kilo sorununu kısa vadede yaşayan kişiler oluyor.Diyelim genç bir hanım doğumdan sonra kilolarını atamadığından yakınıp gelebiliyor ama biz onlara çok ameliyat için uygun gözle bakmıyoruz.Çünkü onlar biraz daha yapay geliyor o kilolar geberlikten kaynaklanan.Bu tabii daha az bir grup.Çoğunlukla bütün yöntemleri deneyip başarısız olmuş ya da başarılı olsa bile daha sonra o kilo geri kazanmış kişiler oluyor.Obesite hastalarında bu hikaye çok sık.Hayatının belli döneminde kilo verebilmiş mesela 15-20 kilo verebilmiş sonrasında 20 ya da 25 olarak geri almış bunları.Bu gerçekten tahmin ettiğinizden çok daha fazla bir sorun.O nedenle çoğu hayal kırıklıkları yaşayarak bu kararı alarak geliyorlar.Biz de tabii doğru hastayı seçmeye çalışıyoruz.Bunun için de bir konseyimiz var burada.Benim dışında endokrinoloji, gastroentoloji, göğüs hastalıkları birlikte doğru hastayı seçmeye çalışıyoruz.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Peki yaştan bahsedecek olursak belli bir yaş sınırı var mı Obes'e tecrübelersinde?

Özgür Fırat: "Mutlak şudur" diye bir şey olmamakla birlikte erişkin hastaları ameliyat etmeyi tercih ediyoruz.Bizim burada 18-65 yaş arası diyebilirim sanırım.Ama çocuk yaştaki Obes hastalarda da ameliyat yapan merkezler var yurt dışında.Türkiye'de çok az sayıda bildiğim kadarıyla ama genellikle birçok meslektaşımız gelişimin tamamlanmamış çocukları tercih etmiyor ameliyat etmeyi.Fakat çocuk dediğimiz zaman gerçekten hastalık dediğimiz Obesite onları da çok olumsuz etkiliyor diyebilirim.Yani 15 yaşındaki bir çocuğun kan profiline baktığınız zaman 35-40 yaşındaki bir hastanın yani normal bir kişinin de değil bir hastanın kan profiline sahip olabiliyor.Gerçekten Obesite küçümsemeyecek bir sorun değil.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Şimdi elimizde Obesite cerrahisi ile ilgili çok farklı kavramlar var.Kelepçe, mide balonu, bent, tüp mide, gastrik bypass terimleri bunları merak ediyoruz.Kelepçeden bahsedecek olursak ki en çok sanıyorum yazılı ve görsel basında çıkan Obesite cerrahisindeki yöntem Kelepçe olarak biz duyuyoruz.Kelepçeden bahsedelim hocam neler dersiniz bu konuyla ilgili?

Özgür Fırat: Aslında o yakın zamana kadar öyle diyebiliriz ama bu son dönemde biraz daha değişti.Geçtiğimiz 10 yılın çok popüler ameliyatıydı o.Şimdi daha popüler ameliyatlar var bir de uzun geçmiş sahip hala etkinliğini ve cerrahlar arasındaki popüleritesini koruyan ameliyatlar var.Bu dediğim gastrik bypass amayatı, mide bypass amayatı.Bugün en çok yapılan iki amayattan bir tanesi bypass.Diğeri de bu sleeve gastrectomy diye bilinen bizim halkımızın tüp mide adını verdiği ve giderek hem Türkiye'de hem bütün dünyada patlar şekilde sayısı artan bir ameliyat.Bu ameliyat ikinci bahsettiğim tüp mide amayatı Kelepçenin tahtını elinden aldı diyebilirim.Kelepçe de çünkü bir adından anlaşılacağı gibi vücuda bir protes tarzı bir yabancı cisim ekleniyordu ve yemek kısıtlama üzerinden etki eden bir ameliyattı.Fakat uzun dönem sonuçları geldikçe bu kelepçe ile ilgili problemlerin de uzun vadede karşımıza çıktığını gördük yani bütün dünyadaki hekimler olarak.Üç hastadan bir tanesi bir sebepten dolayı kelepçe ile ilgili bir sebepten dolayı tekrar amayat olmak zorunda kalıyor aşağı yukarı.Ve takılan her iki kelepçeden bir tanesi, kelepçe dediğimizde bant aynı şey bu arada.Bant takılan her iki hastadan bir tanesinde de en sonunda bu bantın çıkarılması gerekiyor bir sorundan dolayı.Kilo verme konusunda etkili bir yöntem gerçekten.Hala da çok seçilmiş olarak yeri olabilir ama artık birinci tedavi olarak önerilen bir teknik değil.Onun dışında bugün yine de halen dünyada dört tane dünya sağlık örgütünde onayladığı ameliyat var.Bunlardan bir tanesi de olmaya devam ediyor hala.Diğer amayatlardan işte gastrik bypass ve tüp mide ameliatları bir tanesi %50'ye yakın oranda tercih ediliyor bypass ameliyatı.Tüp mida amayatı dediğimiz tüp gastrik domi de bundan 5 sene önce çok adı sanı çok az geçerken bugün artık bütün dünyada yapılan ameliyatların %25'ini geçmiş durumda ve daha da yükselecek gibi gözüküyor.Belki bypass'ın da tahtını elinden alabilir.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Evet popüler olma yolunda ilerliyor diyebiliriz.Peki şimdi Obezitenin bir diğer yol açtığı hastalıklardan biri olan diyabetide konuşmak istiyoruz.Gerçekten aralarında sanıyorum doğrudan bir ilişki var.Bu ilişkiyi anlatacak olursanız neler söylemek istersiniz ve diyabetin cerahi tedavisi de mümkün mü merak edilen sorular arasında bu soru da var.

Özgür Fırat: Bu çok güncel bir konu. Ben de bazen gittiğim yerlerde biz öbezite ameliyatıyla ilgili ilgilendiğimi söyleyince arkasından gelen sorular da bir tanesi var.

Duygu Gümürdü Şençamlar:Hemen sorular bunlar oluyor.

Özgür Fırat: Şimdi diyabet başlığı altında aslında birbirinden çok farklı iki hastalık var.Tek ortak noktası kan şekerinin yüksekliği diyebilirim.Bir tanesi tip 1 insulün bağımlı diabet.Diğeri tip 2 diabet.Tip 1'in Obezite ile direkt olarak bir ilişkisini söylemek çok kolay değil.Orada esas sorun pankreas bezinde insulün salgılanmasındaki bir yetersizlik.Ama tip 2 diabeti Obezite ile direkt olarak ilişkilendirebiliriz.Çünkü bu hastalıkta vücutta insulün var.Hatta olması gerekenden fazla var çoğu zaman.Fakat bir insulüne karşı bir direnç söz konusu.Insulün salınsa da etki göstermesi gereken yerde bir dirençle karşılaşıyor.Pankreas bezi de bunu yenmek için daha fazla insulün salgılıyor.Aslında vücutta olması gerekenden daha fazla var insulün.Kilo artışı, yağ dokusunun artışı da bu insulün direncinin altında yatan mekanizmalardan bir tanesi.O yüzden o besteli ilişkili diyebiliriz.Hatta diabetin ön safhası olarak görüyoruz çoğu zaman insulün direnci olan kişileri vebu direnciyi kırmaya yönelik bazı ilaçlar da başlanıyor bu hastalara.Diabet geliştirmesini önlemek adına ya da aynı anda kilo da verdirme amacıyla.Ama tabii bunlar uzun vadede çok arzu edilen düzeylere çıkamıyor.Bugün için az önce de bahsettim etkili kilo verilse bile uzun vadede taşımak çok kolay değil, geri alınıyor diye.Bugün için uzun dönem etkinliği olan tek yöntem cerrahi müdahale.Çünkü cerrahinin zaten farklı bir şey sunması lazım çünkü hastalar...

Duygu Gümürdü Şençamlar: Çok şeyi deneyip zaten en son çare olarak geliyorlar.

Özgür Fırat: Tabii, hem son çare olarak geliyorlar hem de birtakım riskleri alarak hem doktor hem hasta bazı riskleri alarak bu tedavi yöntemine girişiyor.Cerrahinin sunduğu farklı olan avantaj hem kilo verdirmedeki etkinliği artı bunu uzun döneme taşıması.Yani vücuttaki fazla kiloların en az yüzde ellisini vermeyi ve bunu da iki yıldan daha uzun süre korumayı hedefliyoruz biz cerrahi tedavi sunarken.Şimdi diyabetin cerrahi tedavisine gelecek olursak bugün için obezitedeki kadar rahat konuşmak mümkün değil.Çünkü bilimsel veriler henüz daha bunu bize sunmuyor maalesef.Gazetelerde diğer görsel medyada bunlarla karşılaşabilir izleyicilerimiz.Etkili olduğu iddia edilen bazı ameliyatlar var, gerçekten de olabilir.Ama herhangi bir bilimsel kılavuz içerisinde daha henüz girmiş değil.O yüzden biz Ege Üniversitesi olarak şu anda bu ameliyatları hastalarımıza sunmak için erken olduğunu düşünüyoruz.Ama obesite ile birlikte diabet olan hastalarımızda biz de bu ameliyatları yaptığımız zaman etkili sonuçlar alabiliyoruz.Benim bahsettiğim grup obez olmayan diyabetli hastalar için.Yani onlara bir takım cerrahi tedavi önermek için şu anda erken.Ama obez hasta yani obesite cerrahisinin kriterlerini karşılıyor.Yanında diabeti de var.Zaten o ikinci il kazanımlarından birisi olacaktır.Diabet üzerindeki etkileri.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Bize ayrılan sürenin yavaş yavaş sonuna geliyoruz hocam.Aslında daha sormak istediğimiz birçok soru vardı ama şöyle bir toparlayacak olursak ameliyat sonrasını isterseniz konuşalım.Bir dakika içerisinde onu da şöyle toparlayacak olursak bu cerrahiyi geçirmiş olan hastaların hayatlarında neler değişiyor ve ameliyattan sonra galiba en önemli süreç ameliyat sonrası.Hastayı neler bekliyor ameliyat sonrası yemek yeme alışkanlıkları nasıl olmalı ve son olarak da eklemek istediğinizi vermek istediğiniz mesajlarınızı almak istiyoruz.Daha sonra da birlikte programımızı kapatalım.

Özgür Fırat: Tamam tabi ki.Aslında bütün obesite ameliyatlarının çok sayıda obesite ameliyatı var.50 sene 60 sene içerisinde tarif edilen hemen hemen hepsinin ortak özelliği yemeği kısıtlayıcı ameliyatlar.Çünkü bir şekilde vücuda giren yakıtın azaltılması lazım.Bunun dışında bazı emilim üzerinde değişiklik yapan ameliyatlar da var.Bunlara çoğu zaman metabolik cerrahide deniyor.Diabetin cerrahi tedavisi için araştırılan yöntemlerde bu kavram üzerinden yürütülüyor.Hastayı ameliyat sonrası bekleyen kesinlikle yaşam şeklini değiştirmesi lazım.Eskisi gibi bir yemek yeme alışkanlığını beklememesi lazım.Çünkü ilk dönemde zaten kısıtlanıyor ister istemez ama zaman içerisinde bu yemek yeme disiplinineeğer hasta veda ederse o vücudundan uzaklaşan kilolar da derecel olarak geri gelecektir.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Hatta daha fazlası.

Özgür Fırat: Tabii yani bunu bir kurtuluş, bir milat gibi gören hastalar bunu çok iyi değerlendiriyorlar.Kıymetini bilerek bunu uzun döneme taşıyabiliyorlar.Ama yaşam şeklindeki değişiklikleri istediği oranda yapamayan kişiler tekrar aynı sorunlarabir süre sonra kaçınılmalı bir şekilde dönüyorlar.Tabii ki bu iş sadece yemek yemekle bitmiyor.Egsersizi hayata sokmak lazım bir şekilde.Doğru beslenmeyi mutlaka öğrenmek lazım.Yani davranışsal tedaviler de çok önemli.Zaten obezite ameliyatı olmuş bir kişi tekrar kilo almaz diye bir şey yok.Onu vurgulama çalıştım.Bu tip hastalar için öncelikle davranışsal tedavi yoluna gidiyoruz.Yani hemen ikinci bir cerrahi vesaire çok sağlıklı bir şekilde önermek mümkün değil.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Evet hocam çok teşekkür ediyoruz verdiğiniz değerli bilgiler için.

Özgür Fırat: Ben çok teşekkür ediyorum.

Duygu Gümürdü Şençamlar: Evet sevgili Ege Üniversitesi televizyonu izleyenleri ve radyo Ege Kampüs dinleyenleribugünlükte bize ayrılan sürenin sonuna gelmiş bulunuyoruz.Bugün çağımızın hastalığı olan Obezite ve Obezite cerraisini konuştuk.Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim ÜyesiDoçent Doktor Sayın Özgür Fırat bizlerle birlikteydi.Ve bugünlükte dediğim gibi bize ayrılan sürenin sonuna geldik.Yarın aynı saatte saatlerimiz 10.30'u gösterdiğinde tekrar sizlerle birlikte olacağız.Yarına kadar sağlıklı olup dünyaya huzurla bakmanız dileğiyle hoşçakalın diyoruz.